Demokrasi, Seçim ve Seçim Sistemleri
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasal iktidarın meşruiyeti halk iradesiyle sağlanmaktadır. Halk iradesi en somut biçimde seçimlerle ortaya çıkmaktadır. Yönetenlerin yönetilenlerce özgür bir şekilde seçilebildiği siyasî rejimleri, demokratik rejim olarak adlandırmak mümkündür. Farklı dünya görüşleri ve menfaatlere sahip bulunan türlü kişi ve toplulukların serbest şekilde örgütlenerek siyasal iktidar yarışına dahil olabilmelerini ifade eden çoğulcu siyaset, ancak çoğulculuğu koruyan bir özgürlükler düzeninde hayat bulabilir.
Normatif ve Ampirik Demokrasi Teorileri
Demokrasinin sözlük anlamı çerçevesindeki tanımlaması, diğer bir ifadeyle ‘halkın yönetimi’ anlamı ile ele alınması, normatif demokrasi teorisi kapsamındaki bir yaklaşımı ifade eder. Öte yandan, esasında demokrasi ‘halk tarafından yönetim’ anlamının ötesinde, ‘halk için yönetim’ içeriğiyle ele alınmaktadır. Sözü edilen anlamıyla demokrasi, Abraham Lincoln’ün bilinen deyişiyle “halkın, halk tarafından, halk için yönetimi” şeklinde değerlendirilmektedir.
Bu içeriğiyle yani normatif anlamıyla demokrasi, olması gerekeni, ideal olanı yansıtmaktadır. İdeal içeriğiyle bir demokrasi, herkesin eşit olduğu, halkın bütününün isteklerini karşılayabilen bir demokrasidir ve bu haliyle ideal veya normatif demokrasi olarak adlandırılmaktadır. Kimi düşünürlere göre, halihazırdaki, reel demokrasinin ideale doğru gelişme göstermesi, uzlaşmaya, barışa ve dayanışmaya doğru daha çok yönelme biçiminde realize olmaktadır (Derdiman, 2011: 105).
Ancak ideali yansıtan bu durum, Lijphart’ın ifadesiyle mümkün değildir zira “böylesi bir yönetim hiçbir zaman olmamıştır ve belki de hiç olmayacaktır” (1997: 11). Normatif içeriğiyle demokrasi, demokratik olma iddiasındaki rejimlerin erişmeyi amaçladıkları ideal bir hedeften ibarettir. Elbette ki bu reddedilmesi gereken bir ideal değildir; fakat, demokrasilerin sözü edilen ideal çerçevesinde tanımlanmaları doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü demokrasiyi bu içeriğiyle tanımlamaya çalışırsak dünyada demokratik olarak
nitelendirebileceğimiz bir rejim kalmamış olur. İşte bu sebeple, ampirik demokrasi teorisi ortaya atılmıştır (Gözler, 2020: 162-163).
Çoğunlukçu ve Çoğulcu Demokrasi
Daha önce vurgulandığı üzere, etkin bulunan siyasal makamların serbest ve dürüst olarak gerçekleştirilen seçimler çerçevesinde oluşturulduğu bir idari sistem anlamında demokrasinin temel kavramının ‘seçim’ olduğu söylenebilir. Diğer bir deyişle demokrasi son tahlilde, seçmenlerin çoğunluğunun yönetimi olarak ele alınmaktadır. Bu çerçevedeki bir tanımlama, çoğunluğun yönetimi konusundaki ‘mutlak- sınırlı olma’ tartışmalarını beraberinde getirmektedir. Bu tartışmalar ise temel olarak, çoğulcu ve çoğunlukçu demokrasi anlayışları ekseninde ortaya çıkmaktadır.
Kökleri, Rousseau’nun genel irade fikrine dayanan ve çoğunluk ilkesini, yani devletin halkın çoğunluğunun iradesi çerçevesinde yönetilmesini, çoğunluk kararının her şeyin üzerinde bulunduğu düşüncesini öne çıkaran çoğunlukçu demokrasi yaklaşımına göre, çoğunluğun azınlık karşısındaki yönetme hakkı mutlak ve sınırsız bir niteliği haizdir. Bu anlayışa göre, demokrasilerde çoğunluğun kararlarını sınırlandıran, ılımlaştıran bir kısım araçlar, mekanizmalar2 demokrasi fikriyle bağdaşmaz. Çoğunluğun kararının yanılmazlığı ve her zaman kamu yararını amaçladığı varsayımına dayanan bu görüş, çoğunluk iradesine mistik bir yanılmazlık atfetmektedir.
Halbuki, çoğunluk da pekâlâ yanlış kararlar verebilir. Diğer taraftan çoğunlukçu demokrasi anlayışı pratikte arzu edilmeyen neticelere sebebiyet verebilir. Örneğin azınlığın hakları tamamen yok olabilir veya son tahlilde temel hak ve hürriyetleri yok eden ya da aşırı bir biçimde sınırlandıran otoriter rejimler ortaya çıkabilir. Nasyonal sosyalist, faşist ve bazı komünist rejimler, bir şekilde çoğunluk desteğiyle vücut bulmuş veya en azından demokratik olmayan bu rejimler, çoğunluğun yönetmesi fikrini reddetmemiş, tam aksine benimsemişler ve kendilerinin toplumun çoğunluğuna hizmet ettiklerini ileri sürmüşlerdir (Gözler, 2020:
171).
Doğrudan Demokrasi
Demokrasiye ilişkin klasik model, Atina yönetimi örneğinde tipikleşen kadim Yunan şehir devletine (Polis) kadar dayanmaktadır. Milattan öncesinin Atina demokrasisi, katılım ve bir doğrudan demokrasi örneği olarak öne çıkarılır, örnek gösterilir. Rousseau ve Marx gibi modern düşünürleri oldukça etkilemekle birlikte, gerçekte Atina’daki demokraside sınırlandırılmış katılımı öne çıkaran bir idare bulunmaktaydı. Kadınların, yabancıların ve kölelerin dışlandığı bu sistemde bütün kararlar, yurttaşlardan oluşan Meclis’çe alınıyordu. Zaten Atina’daki demokrasiyi önemli kılan da bu yurttaş statüsündekilerin siyasi faaliyetlerinin yoğunluğuydu. Buradaki demokrasinin en temel özelliği ise, doğrudan olmanın ötesinde, yönetilenlerle yönetenlerin yüz yüze ve de yan yana bulunmasıydı denilebilir (Erdoğan, 2011: 107).
Temsili Demokrasi
Buna mukabil, bugün genel itibariyle söz konusu olan temsili demokrasidir. Sınırlandırılmış ve dolaylı bir içeriğe sahip olan temsili demokrasinin altı çizilen sınırlılık ve dolaylılık niteliği belirli dönemlerde yapılan seçimler bağlamında çalıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Demokrasinin bu modeli, yönetenler ve yönetilenleri etkin yöntemler ve mekanizmalarla birbirine bağlama noktasında diğer rejimlerden ayrılır ve demokratik olarak nitelendirilir. Temsili demokrasinin, demokrasinin uygulanabilir bir biçimini sunması,
sıradan vatandaşlara karar alma süreçlerinde bir sorumluluk yüklemesi, sıradan vatandaşların yönetime doğrudan katılmaması suretiyle bir istikrarı beraberinde getirmesi ve siyasal iktidarın daha ehil aktörlerde olmasını sağlama gibi faydalarından söz edilebilir (Türköne, 2011: 172).
Yarı Doğrudan Demokrasi
Emredici vekalet teorisinde, seçilen temsilcilerin, devamlı olarak seçmenlerinin talimatlarını yerine getirmesi, talimatının sonucunu takip etmesi öngörülmüştür. Teori, temsilciyi, seçmenin talimatını yerine getirmekle; açık talimat olmayan bir konuda da seçmenin eğilimini göz önünde bulundurarak hareket etmekle yükümlü tutmaktadır. Seçmen, talimatına uymayan temsilcileri azletme yetkisine sahiptir. Emredici vekalette, seçmen ile temsilci arasındaki ilişki adı üzerinde özel hukuktaki bir hizmet üstlenmeyi içeren vekalet sözleşmesiyle kurulmuş bir ilişki gibidir (Derdiman, 2011: 105).
Yarı-doğrudan demokraside asıl olan egemenliğin halk tarafından seçilen temsilcilerce kullanılması olduğu halde, bazı hallerde, referandum vb. araçlarla seçmenler de egemenliğin doğrudan kullanımı sürecine dahil olabilirler. Bu açıdan baktığımızda, yarı-doğrudan demokrasi bir çeşit temsili demokrasi niteliğini taşımaktadır. Bu bağlamda yarı-doğrudan demokrasiyi, halkın egemenliğin kullanımı sürecine yer yer doğrudan bir biçimde katılabildiği bir temsili demokrasi olarak değerlendirmek mümkündür. Bu nedenle, Gözler’e göre ‘yarı-doğrudan demokrasi’ teriminin kullanılmasından ziyade ‘yarı-temsili demokrasi’ terimini tercih etmek daha yerinde olacaktır (Gözler, 2020: 185-186).
Seçim Kavramı ve İçeriği
Seçim, demokrasinin zorunlu ve de asgari gereğidir. Seçim bunun yanında, demokrasinin uygulanabilirliğinin koşulu ve aracıdır. Zira bugünün temsili demokrasi uygulamalarında meclisler ve hükümet seçimler aracılığıyla oluşturulmaktadır (Beetham, 2014: 275). Bu çerçevede seçim, halkın temsili, yönetimi belirlemesi ve yönetime katılması, bakımından büyük önem arz etmektedir. Bunun yanında, genel oyu içermeyen seçim uygulamalarının bulunduğu temsili demokrasi rejimlerini demokratik olarak nitelendirmek mümkün değildir. Her vatandaşın sadece tek oy kullanabileceği seçimler aracılığıyla iktidar yetkisinin halka ait bulunması ve asgari olarak iki partinin, belli periyotlarla gerçekleştirilen dürüst seçimlerde adaylarını/programlarını seçmenin tercihine sunabilmesi, bir ülkedeki siyasi sistemin ne kadar demokratik olduğunu tespit etmede, dikkate alınan kriterler arasında yer almaktadır. Diğer bir ifade ile çoğulcu demokrasinin ilkeleri çerçevesinde çok partili siyasi hayatın vazgeçilmez aktörü olan siyasal partilerin katılacağı seçimler vasıtasıyla iktidarın el değiştirmesi, bir ülke rejiminin demokratikliği açısından önemli bir nitelik olarak kabul edilmektedir (Tunç, 1999: 140).
Yine, temel siyasi karar organlarının seçimlerle oluşturulmasının yolu, demokratik rejimlerde seçimlerle ete kemiğe bürünmekte, hayatiyet kazanmaktadır. Genel oy ilkesine göre, özgür ve belli aralıklarla gerçekleştirilen serbest seçimlerde her seçmenin eşit (tek bir) oya sahip bulunması ve ilaveten seçimlerde gizli oy, açık sayım ve döküm esaslarının olması, diğer bir deyişle seçimlerin evrensel ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi de demokratik rejimin temel parametrelerini oluşturmaktadır. Temel hak ve özgürlüklerinin tanınmış olmasının yanında aynı zamanda güvence altına alınmış bulunan bireylerin oluşturduğu demokratik bir toplumda, sisteme demokratiklik niteliği kazandırmada seçimlerin bu önemi
ve rolü yadsınamaz.
Seçim Çevresi
Günümüzde demokratik yönetimin icrası noktasında seçimler önemli bir görevi yerine getirmektedir. Bu çerçevede yönetilenler hür iradeleriyle siyasal iktidarı teslim edecekleri temsilcileri seçebilmekte ve egemenliğin kullanımı bağlamında bu seçilenlere yönetme yetkisini aktarmakta, karar alma ve uygulama yetkisini devretmektedirler. Bu anlamda demokrasilerde egemenliği kullanacak temsilcilerin seçilmesi, temsilcilerin halk iradesini yansıtması açısından oldukça önemlidir ve seçim, toplumsal güçler dengesinin siyasal iktidara yansımasının barışçıl bir yolu olarak da önem arz eder (Kışlalı, 1996: 238-266). İşte burada
seçimler gerekli olan meşruiyeti temin ederken, seçim sistemleri de seçimle göreve gelenlerin nasıl ve hangi yöntemle belirleneceğinin teknik alt yapısını oluşturmaktadır (Kaan, 2012: 201- 225). Diğer bir deyişle, halk iradesini yansıtmanın demokratik bir aracı olarak seçimler, temsili demokrasilerde milletin egemenliği kullanabilmesini fiilen ve hukuken mümkün kılan önemli bir araçtır.
Seçim Barajı
Seçimlerde baraj yöntemine başvurulması ile belli bir sayıda veya oranda oy alamayan temsilcinin seçilmesi veya siyasi partilerin temsilci çıkarması engellenme yoluna gidilmektedir. Seçim barajları hususunda, seçim çevresi barajı, ülke seçim barajı gibi barajlardan söz edilebilmektedir. Bilindiği üzere, nispi temsil sistemleri çok küçük partilere de temsilci gönderme fırsatı sunmaktadır. Buna mukabil ufalanmış bir siyasal parti sisteminin önüne geçmek ve bunun yanında istikrarlı bir sisteme sahip olmak isteyen ve bu amaçla çoğunlukçu temsil sistemini tercih eden birtakım ülkeler, ulusal düzeyde bir ‘baraj’ uygulamaktadır. Bu; ulusal düzeyde, yani seçim çevrelerinin tümünde geçerli oyların belirli bir yüzdesini elde edemeyen partilere, belirli bir seçim çevresinde ne kadar oy almış olurlarsa olsunlar, milletvekilliği verilmeyeceği anlamına gelmektedir. Bu oranlar, Türkiye’de %7 olarak uygulanırken, örneğin, İsrail’de %2,
Yunanistan’da %3, Almanya, Arnavutluk ve Polonya’da %5 ve Rusya’da %7 olarak belirlenmiştir (Gözler, 2020: 218).
Oy Hakkının Şartları Nelerdir?
Kaynak: Dergi Park
1 Comment
[…] Demokrasi ve Seçim Makalesi […]
Comments are closed.